Batının doğu halkları ve kültürlerini tanımaya yönelik merakı çok eskilere dayanır. Batı, dînî açıdan kendine rakip gördüğü İslamiyet'i etkisizleştirmek için savaş dahil çeşitli yollara başvurmuştur. Bu meyanda Müslümanlarla etkileşim sonucu İslam kültürünü tanımış ve bilimsel gelişmelerinde bundan yararlanmıştır. Bu etkileşim daha sonraları ilmi anlamda oryantalizmi doğurmuştur, kavram olarak 19. yy. da ansiklopedilere bile giren oryantalizm, doğu halkları ve özellikle Müslüman doğuyu araştıran ilim adamlarının bağlı olduğu kurumsal oluşumu ifade etmektedir. Oryantalistler, iyi niyetle değerli çalışma yapanları hariç, genelde İslam dünyasına karşı batının misyoner ve sömürgeci güçlerine ilmi teçhizat üreten birer amele konumundadırlar. Dünya kaynaklarına sahip olmak ve dünya halklarını sömürmek için sinsi planlarını tatbike koyan batılı devletler, 19 ve 20. yy. da Ortadoğu ve Afrika'da pek çok yeri istila ettiler. 20. yüzyılın sonlarına doğru istila ettikleri topraklardan tamamen çekilen batılılar, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde İslam dünyasını ateş ve kan gölüne çevirdiler. Irak, Suriye, Libya, Yemen ve Mısır'da oluşturdukları kaos, on binlerce insanın ölümüne sebep oldu. "Böl, parçala ve yönet" taktiğini kendilerine prensip edinen batı, şimdi bu coğrafyada daha fazla devletçiklerin oluşmasından yana tavır alıyor. Şüphesiz İslam toplumlarının bu tehlikelerden kurtulma ve korunmalarının yolu öncelikle emperyalistleri ve onlara destek verenleri tanımaktan geçmektedir. Elinizdeki eser bu gayeye yönelik olarak kaleme alınmıştır.