Osmanlı Türk Modernleşmesinde Rus Tesîri (1699-1876) adını taşıyan elinizdeki kitabı yazma düşüncesi, Dostoyevski'nin Türklerle ilgili yazdıklarına yönelik uzun yıllar önce yaptığım okumaların sonucunda oluşmuştu. Zaman içinde yaptığım diğer okumalar kitabın Osmanlı Türk modernleşmesine dâir muhtevâsını belirledi. Bütün dünyada hayranlıkla okunan bir yazarın Türklere düşman olması, bende zihnî bir tahrîke sebep olmuştu. Üstelik Tolstoy'a Türklerle ilgili düşüncelerinden dolayı çıkışıyordu Dostoyevski. Sonra Puşkin'in büyük dedesinin bir Osmanlı kölesi olduğunu öğrendim. Puşkin'in "Erzurum Yolculuğu"nda yazdıklarından etkilenmemek imkansızdı. Marx da Türk Rus ilişkilerini ihmal etmemiş, konuya dâir birçok yazı yazmıştı. Türk Rus ilişkilerini farklı yönleri ile ele alan eserlerin yazarı Türk sosyal bilimcilerin biyografilerinde de gene Türk Rus ilişkileri vardı. Meselâ Halil İnalcık babasından şöyle bahseder: "Benim babam Rus zulmünden 1905'te; Rusya Japonya ile savaşa tutuştuğu zaman Rus ordusunda bulunmamak için Türkiye'ye göçtü." Bir başka sosyal bilimcimiz Kemal Karpat da kökenlerinin Kırım ve Dobruca'ya dayandığını "Dağı Delen Irmak"ta anlatır. Bu kitapta birçok kez atıfta bulunduğumuz, "Türkiye ve Rusya" ve "Rusya Tarihi" gibi eserlerin ve çok sayıda değerli makālenin yazarı Akdes Nimet Kurat da kökenleri Rusların işgali altında olan Kazan'a dayanan bir tarihçimizdir. Türk Rus münâsebetleri üzerinde en çok duran tarihçilerden biri olan İlber Ortaylı'nın kökenleri de Kırım'a dayanmaktadır. "Türkiye'de Çağdaşlaşma" eserinin bazı bölümlerinde Türk Rus ilişkilerine yer veren Kıbrıs kökenli Niyazi Berkes'in, 1940'ların sonunda DTCF'den atılması ve Türkiye'den gitmek zorunda kalması o dönemki Türkiye, Amerika ve Rusya arasındaki ilişkiler sebebiyledir. Hülâsa, kalemin kaderi, kaderin kalemiyle yazılmıştı. Ben de işbu sebeplerle kalemi elime aldım.