Osmanlı Türkçesi, Türkiye Türkçesinin gelişme sürecinde Eski Anadolu Türkçesi diye adlandırılan ilk devresini de içine alarak, 14. yüzyıldan başlayıp 20. yüzyılın başlarına kadar devam eden devredir. Osmanlı Türkçesini bugünkü Türkçenin dışında ve ondan ayrı düşünmek doğru değildir. Bugünkü Türkiye Türkçesi Osmanlı Türkçesinin bir devamıdır. Türkçenin böyle değişik adlarla anılması, Türk milletinin dilinin uzun bir tarih içerisinde geniş bir coğrafî alana yayılarak çeşitli lehçelere ayrılması dolayısıyladır.
Dilin bu şekilde bir gelişme göstermesini, biraz da Türkçenin, ihtiyaç duyduğu dil malzemesini kendi içinde bulamayınca, onu aynı kültür dairesi içinde bulunan öteki dillerden temin etme ve üç dilin imkânlarından yararlanma yolunun bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir. Bu bakımdan Osmanlı Türkçesi, ortak İslam uygarlığına ait birtakım kelime ve terkipleri Türkçenin doğal kelime ve terkipleri gibi kullanmış ve bunların birçoğunu Türkçeleştirmiştir.
Kültür ve medeniyetler kısa zamanda olgun bir seviyeye ulaşmazlar. Bir millet çeşitli medeniyet safhalarını aşa aşa ilerler. İleri medeniyet safhasını aydınlatan da daha önceki safhalardır Bu bakımdan Osmanlı Türkçesinin arkasında beş yüz yıl yıl yaşamış bir medeniyet vardır. Türkçeye girmiş olan her yabancı kelime, atalarımızın kutsal bir değer verdikleri yüzlerce kitaptan aktarılmıştır. Bu bakımdan beş yüz yıllık geçmişini bilmek ve kültürümüzün derinliklerine inerek onu daha yakından tanımak isteyen herkesin Osmanlı Türkçesini bilmeye ihtiyacı vardır. Bu dili ve kültürü bilmeden ortaya konmuş eserleri okuyup anlamı imkânı yoktur.
Elinizdeki kitap, kültür değerlerimizi tanımaya giden yolda bir kılavuz olarak hazırlanmıştır.