İnsanlar tarih boyunca anlaşmak ve kültür aktarımını sağlamak için çeşitli diller kullanmışlardır. Toplumlar özellikle sonraki kuşaklara tarih, kültür, gelenek, inanç, değerler vb. hususlarda bilgi aktarımını sağlamak için yazıya ihtiyaç duymuşlardır. Oluşturdukları dili mümkün olduğunca koruyup geliştirmişlerdir ki sonraki nesillerle aralarındaki bağ kopmasın. Osmanlı Türkçesi de benzer ihtiyaç ve kaygılarla oluşturulmuş bir dildir. Asırlar boyu her konuda pek çok kıymetli eser bu dilde kaleme alınmıştır. Ecdadımızın divan, mesnevî gibi eserlerinden câmi kitabelerine, içinde sırlandıkları türbelerinden ihtiyacı olanlar âb-ı hayatı içer gibi su içsin diye yaptırdıkları çeşmelerin kitabelerine, her biri birer sanat eseri olan, kabristana girdiğimizde bize fısıldayan mezar taşlarındaki kitabelerden sadece bedenleri değil gönülleri de yekdiğerine bağlayan köprü kitabelerine kadar asırlar boyu sürmüş bir medeniyetin Türkçesidir Osmanlı Türkçesi.
Biz de bu muazzam medeniyetin dilinin yeniden hatırlanmasında hatalarıyla, sevaplarıyla okyanusta katre misali olan eserimizle bulunmak istedik.