Osmanlı Devleti deyince aklımıza ya gurur duyup övündüğümüz Fatihler, Kanuniler, Yavuzlar gelir ya da yerden yere vurduğumuz son dönem padişahları. İnsanoğlunda, geçmişte yaşanmış zaferlerle, başarılarla gurur duyma, olumsuzluklaraysa sırtını dönme eğilimi mevcuttur. Bu nedenledir ki Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve yükselme dönemiyle ilgili olarak çoğu kimse olumsuz manada tek söz etmezken yıkılışa doğru yaşayanlar ve yaşananlar adına olumlu sözler duymak neredeyse imkânsıza yakındır.
Oysa 19. yüzyıl bir değişim çağıdır. Tüm devletlerin inişler çıkışlar yaşadığı ve tüm imparatorlukların yerini milli devletlere bıraktığı bir yüzyıl. Osmanlı Devleti de bu yüzyılda yaşananlardan nasibini almıştır. Çok sayıda devletin katıldığı uzun süren savaşlar, yenilgiler, onlarca maddelik antlaşmalar, sürekli bir kötüye gidiş… Kısacası hüsran dönemi.
Yaşanan olumsuzluklar bu dönemi okumayı dolayısıyla da anlamayı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle belgelere dayalı olarak kaleme alınan tarihi gerçekleri, akıcı üslubuyla, okuyucuya adeta bir masal tadında sunan Osmanlının Sonbaharı'nda, en çok eleştirilen ancak bir o kadar da okunmayan/ okunamayan son döneminin siyasi olayları anlatılmıştır. Amaç dönemin okunmasını ve olayların bir nebze de olsa algılanmasını sağlamak, kendi atalarına düşman nesilleri geçmişleriyle barıştırmaktır.