Türk toplumu açısından Alevi-Sünni ilişkileri söz konusu olduğunda özellikle kamuoyunda iki farklı yaklaşım sergilenmektedir. Ağırlıklı görüş, bu iki dini grubun tarihsel süreç içerisinde birbirlerinden çeşitli sebeplerle ayrıştığı ve bu ayrışmanın zaman içerisinde ötekileştirme ve çatışmalara sebep olduğu görüşüdür. Bu yaklaşıma göre her iki dini grup kendi aidiyet değerleri etrafında bütünleşerek öteki'ne karşı olumsuz bir bakış açısı beslemektedir. Söz konusu bu durum nesiller boyu yeni kuşaklara aktarılarak devam etmektedir. İkinci ve daha az dillendirilen görüş ise, bu iki dini grup arasında tarihsel süreç içerisinde yaşanan birtakım olaylardan kaynaklanan pejoratif bakış açısı eskisi kadar kuvvetli etkiye sahip olmadığı ve yeni kuşakların bu olumsuz bakış açısını devam ettirmediği yaklaşımıdır. Bu yaklaşımı temellendirme adına çeşitli argümanlar ileri sürülmektedir. Söz konusu bu argümanların başında ise Alevi-Sünni evliliklerinin eskiye oranla daha fazla ve daha görünür olarak vukû bulması gelmektedir. Bu denkleme göre Alevi-Sünni grupları arasında bu evlilikler gerçekleşiyorsa öteki'ne karşı olumsuz yaklaşımın eskiye nazaran değiştiği söylenebilir. Bu bağlamda yeni kuşakların Alevi-Sünni ilişkilerini daha rasyonel bir zeminde değerlendirdiği iddia edilmektedir. Elinizdeki bu kitap, söz konusu bu ikinci görüşün iddialarını test etme niteliği taşımaktadır. Gerçekten de Alevi-Sünni evliliklerinin gruplar arasındaki keskin sınırları değiştirip değiştirmediği bu araştırmanın temel problemini oluşturmaktadır.