"Marksist tarihyazımı öldü mü? Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte, Marksist tarihyazımının da öldüğünü söyleyenler var; oysa bu, 2 nedenle doğru değil. Birincisi, Marksist tarihyazımı, Sovyetler ya da daha sonra kapitalistleşen Çin'in tekelinde değildi ve olmadı. Türkiye başta gelmek üzere birçok ülkede, Sovyet yanlısı da Çin yanlısı da olmayan güçlü sol hareketler vardı. Bu sol hareketler de Marksist'ti ve tarihi Marksist açıdan yorumluyorlardı. Bu üçüncü grup, çeşitli eğilimlerden oluşuyordu.
Bunların içinde en güçlü akım, Küba başta olmak üzere Latin Amerika'dan esinlenen kurtuluş hareketleriydi. Bu hareketler, sömürgecilik karşıtı mücadelelerinde işçi sınıfını tarihin tek öznesi olarak görmediler. Tek bir sınıf indirgemeciliğinden çok, halk kesimlerine yönelik olarak çalışma yürüttüler.
Halkın değişik kesimleri vardı, tarih de kalıptan çıkmış ikiliklerle yorumlanamazdı. Bunlar Sovyetlerin katı sınıfsal çözümlemelerinin tersine, ezen-ezilen ve sömüren-sömürülen gibi karşıtlıklar üzerinden halkın değişik kesimlerine yöneldiler. Bu yöneliş hem onların daha da yaygınlık kazanmasını sağladı hem de ileride gelecek tarihyazımı eklerini benimsemelerini kolaylaştırdı."