'Sünni Türklük'ün yanında, 'Alevi Türklük' ve 'Sünni Kürtlük' de artıktoplumsal ve siyasal düzeyde tartışmasız kabul edilen etno-dinselkimlikler iken, 'Alevi Kürtlük' gerek bu çoğunluk kimlikler tarafındangerekse resmî düzeyde çoğu zaman reddedilmekte, birinin kabulüdiğerinin reddi şeklinde bir kodlamaya tabi tutulmaktadır. Sünni Türkve Alevi Türk tarafı 'Alevinin Kürdü mü olur?', Sünni Kürt tarafı ise'Kürdün Alevisi mi olur?' söylemi ile bunu hayata geçirmektedir.
(…) Bu durum, Alevi Kürtler içerisinde de yansımasını bulmakta veTürk cephesinin bakış açısına yakın bir şekilde 'Alevilikte yetmiş ikimillete bir bakılır', 'Alevinin Kürdü mü olur?', 'Ben Aleviyim, Kürtdeğilim' şeklindeki söylemlerle kendisini göstermektedir."Etno-dinsel gerçekliğin ötesinde, bir siyasi varlık olarak AleviKürt kimliğinin inşasını inceleyen bir kitap: Selçuklu, Osmanlı vezamanımıza uzanan süreçte hem etno-dinsel ve etno-politik gelişimintarihine bakıyor, hem bu tarihin nasıl yeniden keşfedildiğini sorguluyor.1980'lerdeki yenidenuyanışa, Sivas ve Gazi Mahallesi katliamlarının veKürt hareketinin etkisine özel bir ağırlık vererek…Sabır Güler Sevli, zihin açıcı bir dörtlü mukayese ekseni de kuruyorkitabında: Alevi Kürtleri Heryerdekiler'le (Müslümanlar), Uzaktakiler'le(Ezidiler), Güneydekiler'le (İran ve Irak'taki "Ehl-i Haklar"),Buradakiler'le (Zaza Alevilerin ayrıksılığı) ilişkileri içinde ele alıyor."Tabunun tabusu" diyebileceğimiz bir konuda, açık zihinli ve doyurucubir çalışma.