Geçiş dönemleri birçok açıdan ilginçtir. Ne yapmalı ve nasıl yaşamalı'ya dair o güne kadar sayısız yöntem elde etmişizdir. Sorunlarımızı çözecek bir dolu anahtarımız vardır. Ama geçiş dönemlerinde öyle kapılar çıkar ki karşımıza, elimizdeki anahtarların hiçbiri uymaz. Sabah uyandığımızda, o gün bizim değildir. Onu yeni baştan çevrelememiz, kucaklamamız gerekir. Ulaşılması arzulanan rutine ulaşana kadar bu böyle sürer gider. Çoğu zaman ellerimiz arzuladğımız yere yetişmez belki ama bu çabanın kolumuzu uzattığını da için için duyarız.
Belirsizlikten korkmak, hayattan korkmaktır. Hayatta belirlilik yok; belki belirlilik adacıkları var. Belirsizlik dünya, belirlilik cennettir. Hayat, belirsizlikleri karşılama, onlara karşı duruş sergileme oyunudur; bir bakıma. Bilinmeze karşı hepten tavır almak, hayatın kendisine karşı tavır almaktır, öyle değil mi? "Ne sevmekten korkmak, ne zulümden". Ne sevmekten ne zulümden.
Ne sevmekten ne zulümden ne belirsizlikten.