Batıda "short short story" denilen küçürek (minimal) öykü, yeni, yeni olduğu kadar da çağımıza denk düşen bir öykü türü. Bu tarz öykünün dünya edebiyatında Hemingway'in "Satılık bebek patikleri, hiç kullanılmamış." öyküsüyle başladığını biliyoruz.
Sabırsız, dikkati dağınık, saldırılarla ruhu parçalanmış, sürekli bir koşuşturmaca içindeki çağımız insanının öyküsü, küçürek öykü. Birkaç fırça darbesiyle çizilen bir desen gibi gözükse de buz dağının görünen kısmı. İnsanoğlunun varoluş serüvenini imleyen. Gerisinde dramlar, trajediler, komediler gizleyen. Okurun imgelemine seslenen, onu da metni üretmeye çağıran bir tür. Yalnız bir özet ya da tamamlanmayı bekleyen bir öykü ucu değil; çağrışımlar yoluyla okurun imgelemini kışkırtan, onun zihninde yeniden yazılmaya yatkın bir tür.Ben de kısa, hatta kıpkısa anlatımı yeğleyen bir yazar olarak bu tür öyküler yazıyorum. Ahmet Haşim'in şiir tanımına yakın bir tanımla söyleyecek olursam, bana göre küçürek öykü, öyküyle şiir arasında, öyküden çok şiire yakın bir tür. Bu yüzden, benim yazdıklarımda zaman zaman sınır ihlalleri görülür… Yaşamın içinden anlar, izlenimler, varoluşsal sorunlar, acılar, sevinçler, mutluluklar, mutsuzluklar, durup dururken bir şeyin ayırdına varma… öykülerimin konusunu oluşturabiliyor. Yazdığım öyküler, okurumun yüreğine bir kıymık gibi batsın istiyorum. Şiirdeki deneyimimden biliyorum, sözü eksiltmek, bir öyküyü az sözcükle kurgulamak, üretilen metnin daha sıkı ve sağlam olmasını sağladığı gibi metnin etkileyiciliğini de arttırıyor. Bunu başarmaya çalışıyorum.
Şimdilerde, "Öykünün Dönüşü" adını verdiğim küçürek öykü dosyamın -bu türün ustası Ferit Edgü'nün ifadesiyle söyleyeyim- "virgülleriyle uğraşıyorum."
(Yaşam Sanat Dergisi Öykü Özel Sayısı, Ocak-Şubat 2019, s.59)