Sıtkı Çakır'ın şiir merakı, kelimelerin sırrını keşfetmeye başladığı ilk gençlik yıllarında başlamıştır. Gençlik heyecanıyla hoşlandığı şeylere karşı hislerini, kelimelerin büyülü dünyasından destek alarak ifade etme hevesine kapılmıştır. Daha çok, doğup büyüdüğü coğrafyanın da etkisiyle, halk şiiri tarzına uygun şiirler yazmıştır.
Hece veznine uygun olarak yazılan şiirlerinde, yeri geldiğinde şiiri hece veznine uydurmak için dilin gramer yapısını bozmaktan geri durmamıştır. Sözcük seçiminde de, yaşadığı yöreye özgü sözcüklerden bol bol faydalanmıştır. Böylelikle ortaya Karacaoğlan gibi, Aşık Veysel gibi ünü ülke sınırlarını aşmış büyük halk ozanlarının izinden giden bir şiir dili ortaya çıkmıştır. Ama sadece şiir dili olarak değil; Sevgiyi, saygıyı, paylaşmayı, iyimserliği, barışı, kardeşliği öğütleyen, dolayısıyla felsefesiyle de Karacaoğlan ve Aşık Veysel'de vücut bulan Anadolu Ozan geleneğinin takipçisi olmuştur.