Schelling'in erken dönem felsefesi üç temel eseri ile karakterize edilebilir. Bunlardan ilki Genel Olarak Felsefenin Formunun Olanaklılığı Üzerine, ikincisi Felsefenin İlk İlkesi Olarak Ben ya da İnsan Bilgisindeki Koşulsuz Üzerine ve üçüncüsü de Dogmatizm ve Kritisizm Üzerine Felsefi Mektuplar'dır. Manfred Schröter, yazarının gelişimi ve yaşamındaki özel konumları nedeniyle, bu üç eserin bireysel bir değerlendirmeyi hak ettiğini, çünkü tutarlı bir bütün olarak önceki ve sonraki çalışmalardan farklı olduğunu vurgular. Onlar yayınlanana dek elimizde yalnızca Schelling'in tarihsel-eleştirel nitelikteki teolojik eserleri mevcuttu. Bu anlamda sözü edilen üç eser Schelling'in uyanmakta olan felsefi dehasının ilk belgeleri olarak görülebilir. Bu eserler, problemlerin ve çözümlerin dönüşümü bakımından birbiri ile sıkı bir bağ içerisindedir ve hepsi aynı noktada, özgürlüğe yapılan vurguda birleşir. Schelling, gerçekten de felsefenin başının ve sonunun özgürlük olduğu varsayımına erken dönem düşüncesinde hak ettiği anlamı verir ve bu dönem boyunca söz konusu varsayımı gerekçelendirmekle uğraşır. O, felsefenin ilk ilkesinin niçin bir forma gereksinim duyduğundan Ben'in niçin epistemolojik değil de ontolojik bir bağlamda ele alındığına ve niçin bir dış dünyanın var olması gerektiğine dair açıklamalar peşindeyken daima özgürlüğü temellendirme güdüsü ile hareket eder. Burada genel hatları ile analizi yapılan bu üç eserdeki düşünsel ve terminolojik dönüşümler, özgürlüğe yönelim dikkate alınarak takip edildiğinde Schelling'in erken dönem felsefesinde ne yapmaya çalıştığını anlamak biraz daha kolaylaşırken onun düşüncesinin gizli kalmış karanlık yanları da biraz daha aydınlığa kavuşur. Ama Schelling söz konusu olduğunda arzu edilen, onun felsefesini tümüyle karanlıktan arındırmak, açığa çıkarmak değil, şiirselliğine, gizemine ve derinliğine dokunmaksızın, onu içinde kalarak anlamaya çalışmaktır ki burada yapılmak istenen de bundan fazlası değildir.