Bugün çağdaş düzen, toplumsal ilişkileri hak düşüncesine, adalet duygusuna göre hukuksallaştırarak insan hakları temelinden ilerlemektedir. Dolayısıyla, ahlakın uygunluk ölçüsü artık adaletin geçerliliği koşuluna; düzen de büyük ölçüde barışa bağlanmak durumundadır. Aslında, in-sanın düzen arayışını sağlayan başat unsur da siyasettir. Hannah Arendt'in dediği gibi, ""...özgürlük yalnızca adalet, iktidar ya da eşitlik gibi siyaset alanının görüngülerinden ve bu alana özgü yığınla meseleden biri değildir; ancak nadiren -bunalım ya da devrim zamanlarında- siyasi eylemin dolaysız amacı haline gelen özgürlük, gerçekte insanların siyasi bir örgütlenme içerisinde bir arada yaşamalarının sebebidir. O olmadan siyasi yaşam diye bir şey anlamsız olurdu. Siyasetin varoluş nedeni özgürlüktür ve özgürlüğün deney (ve tecrübe) alanı eylemdir." Bu kitapta da genel çerçevede adalet, demokrasi ve barış idealarının ilke ve sınırlarıyla özgürlüğün siyaseti irdelenmektedir. İnsanı her şeyin odağına alan bu çabalamada konu, özellikle hem felsefe hem sosyoloji hem siyasi tarih hem de siyasal iletişim zemininde, adalet/hakkaniyet sorunsalı çerçevesinde ele alınmaktadır.