Belki de evrenin -insan da dahil- bütün bu akışının uzandığı bir yayılım versa o örgürlük olmalı. Onun yaşandığı hissini veren ve ona zemin olan her durum için tanım ya da fom arayışı bitmek bilmez bir çabadır insanda. Değer, kültür, birey, toplumsallık gibi farkların ve çoklukların olduğu kaçınılmaz ilişkiselliğin muhatabı olmuş bir gerçekliğin kendisine biçim araması kadar sancılı bir süreç olamaz. Bu süreç mimaride, sanatta, teknikte, ideolojide ve diğerlerinde olduğu gibi paradigmasal bir uzantı halinde vücuda geliyor.
Özgürlüğün etik ve estetikle birlikte kısıkaçlardan kurtulmaya çalıştığı her manevrası birçok boyutuyla birlikte düşünülüp çok hassas davranmayı gerektiriyor. O nedenle her politika kendi argümanlarını oluştururken etik ve estetikten pay olarak özgürlükle kastedilmek istenen şeye yakınlaşmaya çalışıyor. Sıkıcı bir çizgisel tarih okuması ve bilinci yerine insan, doğa, evren, üretim, teknik meseleleri 'saçak' düşünme ve metodolojiyi geliştirerek denemek bir başka renk katıyor.
Dolayısıyla bu renk çokluklarına yaşama şansı tanıyacak bir düzlemin kesitini sunarken belirgin boyutlarını tespit etmeye çalışıyoruz. Buna cevap olabilecek demokratik, ekolojik ve özgür cins bilincini esas alan bir paradigma ve demokratik sosyalizm pespektifiyle yoğrulmuş bir toplumsal inşa; toplulukların siyasal temsilleri, statüleri, hukukların meşraiyet ve güvence verecek konfederal bir model tanımlaması. Ve özgürlük karşıtlığının yarattığı ihlal edilme riskine tedbiren gösterilecek reflekslerin, insan ve doğa bütünlüğü düşünüldüğünde oradan beslenen meşru savunma stratejisi.