Halk Edebiyatı için yeni bir yüz olan Birsen İnal ilk kitabı olan "İssiz Çıra"daki şiirleriyle büyük beğeni toplamayı başardı. İkinci kitabı olan "Özümsen Diyarbekir" ise Halk Bilimi için bir hazine... Eminim Halk bilimcilerin kaynakçaları arasında yer alan bir kitap olacaktır. Birsen İnal, çocukluğundan günümüze yörenin şahit olduğu gelenek ve göreneklerini kalemiyle dile getirerek bu anlamda ilk olma özelliğini de kazanmış oldu.
"İssiz Çıra" da makiniste benzettiğim şairle yine rayların üzerinde ilerliyoruz. Yolculuğumuz hamile kalmak için uğraşan kadınların hikâyesiyle başlıyor. Çocuk için ziyaretlerde adanan adaklar, sonrasında ise acı tatlı hatıralar… Bakın bir gelin kızın hevesi nasıl dökülmüş sözcüklere. "Gelin kızın şerbette giyeceği kıyafet diktirilirdi. Genelde mavi ya da pembe renkte saten düşes kumaşından, göğüs kısmı damla boncuklarla işli, kolları organizeden şerbet elbisesi Ermeni ya da Süryani kadın terzilere diktirilirdi. Güzel diktikleri için bu terziler tercih edilirdi. Benim de düğün kıyafetlerimi yaşıyorsa Allah selametlik versin, abla dikmişti. karanlığında ölmüşse Allah rahmet etsin Süryani komşumuzun kızı Aysel Son hazırlıklar yapılırken zılgıt sesleri akşamın alaca karanlı ğında tüm sokakta yankılardı. Zılgıt sesi öylesine güçlü olurdu ki sokak sakinlerinin tümünü kapıya, pencereye koşuştururdu. Hele bir de zılgıtı çekende Araplık varsa beş dakika sürerdi bu zılgıtın sesi. Böylece mahallenin en güzel kızının arıyla, namusuyla yuvadan uçacağını duymayan kalmazdı.
-Âllah'î sevîsen tilî liiiiiîîî çek lê.
-Oğlan tarafî geldiiiii!"