Ahmet Davutoğlu, İslami-muhafazakar muhitin yıldız akademisyeni olarak bilindi uzun yıllar. Sonra "bilge" bir Dışişleri danışmanı olarak sahne arkasına geldi, ardından bizzat Dışişleri Bakanı olarak mikrofon önüne çıktı – derken, Başbakan oldu. Şimdi, Türkiye'ye bir ufuk gösteriyor, "...sefere çıkacak ordulara okunacakmış gibi hamasetle, karşısına alıp konuşabilse ikna edemeyeceği kimse olamazmış gibi abartılı bir özgüvenle, itiraz edene kırılacağı, küseceği, çok kızacağı izlenimi uyandıran bir tutkuyla, 100-200 yıl öncesine doğru son sürat yol alan bir kervanın en önünde, göğsünü rüzgara açmış gibi coşkuyla..." - Ümit Kıvanç'ın tasvir ettiği gibi.
Osmanlı romantizmiyle, Pan-İslâmist milliyetçiliği kanatlandıran tehlikeli bir jeopolitikanın ufku bu. Ümit Kıvanç, Davutoğlu'nun onlarca baskı yapmış Stratejik Derinlik kitabının derinlerine inerek, "sınır tanımayan" emperyal hakimiyet fantezisine dikkatimizi çekiyor. "Afroavrasya" ölçeğinde, yani Asya'dan Avrupa'ya ve Afrika'ya yayılan bir hâkimiyet iddiasını, ezeli bir "misyonla" meşrulaştıran bir söylemle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Belki bu "vizyonun" hedeflerinden, içeriğinden daha da önemlisi, jeopolitika kavramını saran zihniyet örgüsüdür. Yüzlerce yıllık tarihsel süreçlerden değişmez dinî-millî öznelerin değişmez fıtratlarından başka bir şey anlamayan, insan topluluklarını satranç tahtasındaki piyonlar misali gören, somut bilgiyi boş verip her şeyi iri kıyım strateji genellemeleriyle açıkladığını sanan bir zihniyet... Entelektüel görünümlü bir hamaset anlatısı... Bir sözde-bilim...
Elinizdeki kitap, Davutoğlu'nun saygın temsilcilerinden olduğu bir toplum-dünya-insan görüşünü anlamak için küçük bir rehber aslında.