Pazartesi Sendromu günümüz edebiyatına iki önemli pozisyondan bakıyor: İlk olarak, beyaz yakalı olarak anılan, kas gücü yerine fikir gücü ile emek üreten, çoğu üniversite mezunu ve ofis işlerinde çalışan orta sınıfın dünyasını içkin bir bakışla ele alıyor. Onun kendi ürettiği ilişkilerin ne kadarına hakim olduğunun, dolayısıyla kendine, doğaya ve dünyaya nasıl yabancılaştığının izini içeriden sürüyor. İkinci olaraksa, bunu yapar ve güçlü edebi karakterler üretirken teknik olarak klişelerin öykülerine sızmasına izin vermiyor..
Bir yazar olarak Mahmut Fikirsindi'nin öncelikle iyi bir kompozisyon duygusu var. Anlatısında zaman zaman hikâye karışıyor gibi görünse de, bilinçli olarak yapılmış sıçrama ve dönüşler öyküleri günümüz yaşantısının ritmine uygun hale getiriyor. Söz gelimi "Alin" öyküsü gerilimi çok dengeli işlenmiş bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Karakterlerini geliştirirken bir yandan kent dünyası ile taşra arasındaki karşıtlığı çok temiz bir dille gösteriyor; öte yandan da sekans sekans kurulmuş yapısı okuru gerçekliği farklı bakış açılarından aynı anda oluşturmaya zorluyor.
Bir ilk kitap olarak Pazartesi Sendromu'nun, başlangıcına tanıklık ettiğimiz uzun bir anlatının ilk cümlesi olarak da okunabilir.