Elinizdeki kitap birçok yönden okuyucuya "ilkleri sunma" özelliği taşımaktadır. Öncelikle "yerel tarih" kavramı "resmi tarih" kavramının karşısına konularak tartışmaya açılmış; yerel tarihin tarih yazımındaki yeri, anlamı ve önemi çokça rastlanmayacak bir biçimde okuyucuya sunulmuştur. Yazar ele aldığı tarih kesitiyle ilgili olarak sağlıklı ve benzerine ender rastlanan bilgiler edinmemiz yönünde önemli bir rol üstlenmiştir. Şeyh Said Kıyamı öncesi ve sonrasındaki sosyal, siyasal/ askeri durum ve ilişkiler sosyolojik bir yaklaşımla ele alınmış, çoğumuzun kendimize; "Ben bugüne kadar neden bu pencereden bakamamışım?" sorusunu sormamızı sağlayacak algıya ulaşmamızı kolaylaştırmıştır. Şeyh Said Kıyamı sırasında ve sonrasında ve daha sonraları yapılan diğer harekâtlarda uygulanan vahşetin; yapılan acımasızca katliamların ve insani olmaktan çok uzak olan diğer yöntemlerin tümünü yine yazarımızın ağzından, duygusal yaklaşımdan ziyade, gerçekçi ama çarpıcı bir dille anlatımını içimiz acıyarak okuyacağız. Cumhuriyet'i kuranların, onu koruma/kollama güdüsüyle davranırlarken nasıl da insani değerlerden arındıklarına, kendilerinden olmayan tüm unsurlara tereddütsüz bir şekilde nasılda "soykırım" uyguladıklarına, "kendi haklılıklarına başkalarını inandırma" çabalarında nasıl da sınırsız bir şekilde onursuzlaştıklarına tanık olacağız. Özellikle Yerel Tarih Anlatımında pêçar tenkil ve tedip harekâtı bölümünü okurken, onca insanın; bebeklerin, çocukların, kadınların, hasta ve yaşlı erkeklerin –Nazi fırınlarına örneklik teşkil edercesine- evlere doldurulup ateşe verilişleri gözümüzde canlanacak, o insanların oradan yükselen çığlıkları ufuklarımızı yırtacak, yeni açılan penceremizden geçmişimize tekrar tekrar dönüp bakmak zorunda kalacağız.