Sevgili dostlarım,
2020 yılının sonbaharında İBB Meclisi'nde alınan bir kararla Kenter Tiyatrosu'nu sahiplenmiş ve daha uzun yıllar yaşatılması için şehir tiyatroları'na devretmiştik. Bundan dolayı çok mutluyum. Daha sonrasında birkaç kez tiyatroyu ziyaret etme fırsatı da buldum. Hatta son gelişimde tarih kokan sahnenin önünde otururken aklımdan şunları geçirmiştim: "Türk tiyatrosunun duayen sanatçılarının kurduğu tam 60 yıllık müthiş bir hikâyenin sesi yankılanıyor burada. Bunu bir kitapla taçlandırsak ne güzel olur." Sonra birdenbire, dostların da sayesinde, kitap çalışması kendiliğinden gelişiverdi. İşte perde kapanmasa görecektiniz, Kâmran Yüce'nin arşivinden Kent Oyuncularının kuruluş hikâyesi (1959-1986) böyle ortaya çıktı.
Kitapta bir topluluğun hikâyesi anlatılıyor. Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter'in 1959 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'ndan istifa edip İstanbul'a gelmesiyle başlayan hikâye, 1961 yılında nihai ismini alıyor: Kent Oyuncuları. Onlar İstanbul'un kültür hayatında önemli bir köşe taşı haline gelen bir tiyatro topluluğu. Hem dünya tiyatro edebiyatının hem de bu topraklarda yazılan metinlerin binlerce seyirciye ulaşmasını sağlayan, günümüz Türk tiyatrosunun önemli isimlerini yetiştiren bu topluluğun hikâyesi daha önce hiç anlatılmadı. Elbette Yıldız Kenter ya da Müşfik Kenter ismini sanatla ilgisi olan herkes bilir ama onların ateşleyicisi olduğu kent oyuncuları'nın nasıl bir topluluk olduğu, onları bir araya getirenin nasıl bir his ve nasıl bir anlayış olduğu hiç irdelenmedi. Bu açıdan bakıldığında çok değerli bir çalışma olarak görüyorum kitabı… Kitabın yazarı ise Kent Oyuncuları'nın kurucu ekibinden rahmetli Kâmran Yüce'nin kızı Deniz Yüce başarır. Eser bence bu haliyle daha da dikkat çekiyor.
Perde kapanmasa görecektiniz, topluluğun hafızasını yıllarca özenle oluşturmuş, 1986 yılındaki ölümüne kadar oyunculuğunun yanı sıra dergi, ilan, basınla ilişkiler gibi konularda da tüm sorumluluğu üstlenmiş Kâmran Yüce'nin arşivine dayanıyor.
Bu eser tiyatroyu meslek olarak seçenlere ya da seçmek isteyenlere bir rehber olarak da nitelendirilebilir. Geçmişten bir ışık, bir el feneri gibi. Aslında bu el feneri topluluk olma, bir bütün olma fikrinin önemini aydınlatıyor en çok. Ne iş yaparsak yapalım, birbirimizi dinleyerek, destekleyerek yaptığımızda, bir ekip olarak çalıştığımzda ne kadar güçlü olabileceğimize vurgu yapıyor. Perde Kapanmasa Görecektiniz, okurunu sanki aydınlık bir zaman tüneline davet ediyor. Ben bu hikâyeyi çok sevdim, eminim sizler de seveceksiniz. T
Tiyatroya emeği geçen o büyük ustalara selam olsun…
Sevgi ve saygılarımla
Ekrem imamoğlu
İstanbul büyükşehir belediye başkanı