"Bir şairin bütün inceliğinin aşk olduğunu açıklaması kolay olmamalı. Başka bir bedeni kendi bedeniyle anlatması; doğuyu batıyla, masalı hakikatle, acıyı coşkuyla, ölümü dirimle harmanlaması kolay değil. Üstelik metnin doğallığını hiç bozmadan, özgürlük alanını akla gelmeyecek kadar geniş bir coğrafyada sözle inşa ederek... Hiç kolay değil.
Petunya, elimden tutup bana cenneti, arafı ve cehennemi gezdirdi. Hiç beklemediğim bir lirizmle, insanın çıplak haliyle karşılaştım. Gezerken kimi duyguları şaşkınlıkla yeniden yaşadım. Bazen bir peri dokundu tenime, bazen tanrının söylediği bir şarkıyı duydum... En çok da aşk ve ötesine götürdü beni: Aşk olmadan önce var olan aşka...
Geçmişin ve şimdinin uyumu önünde aşkın eğrilip incecik soylu bir erotizme dönüştüğünü gördüm. Doğunun bir ucundan tüm kâinata savrulan bir imge yağmurunu... Yeni bir mit, yeni bir Arzu, yeni bir Kamber; Yusuf ile Züleyha'dan Petunya ve Alya'ya uzanan "Seni Seviyorum"un şiir hali...
Salih Mercanoğlu