Tasavvuf, doğuşundan itibaren dikkatimizi insan ve insanın kemali meselesine çekmiştir. Sufilerin söz ve açıklamalarıyla birlikte kemâl ve insan terkibi günlük hayattaki kullanımdan soyutlanarak teknik bir ıstılah haline geldi ve Müslümanların arasında kullanılmaya başlandı.
Belki sadece bu kavram üzerindeki değişimden İslam'daki nazari ve ameli düşüncenin seyri takip edilebilir. Önce ahlaki bir anlamla sınırlı olan kavram, zamanla daha derin ve metafizik bir muhteva kazanarak metafizik ilke anlamında yorumlandı.
Sufiler velayeti peygamberliğe tabi kıldıkları gibi her velinin bir peygamberin özelliğini taşıdığını kabul etmişlerdir. Bunun için kullandıkları kavramlar arasında bir velinin bir peygamberi takip etmesi anlamında 'kalbinde olmak', 'kademinde olmak', 'izinde (isr) olmak', 'meşrebinde olmak' gibi tabilik ve izinden gitmek anlamı taşıyan kavramlardır.
Elinizdeki kitapta İbnü'l-Arabi veliler ile nebiler arasındaki ilişkiyi bu 'ittiba' ilişkisi ekseninde ele alır. Elinizdeki kitap Fütûhât-ı Mekkiyye'nin ilk cildinde yer alan 14-29. bölümler arası ve 14.-17. kısımları muhteva etmektedir.