Pierre Loti'nin Türklere karşı ilgisi 1876'dan sonra başladığı veya daha yoğun hale geldiği tahmin edilebilir. Zira o tarihte Selanik Limanı'na gelen Fransız gemisinde bulunan Loti, iki buçuk ay gibi uzun sayılabilecek bir süre bu şehirde kaldı. Selanik o tarihte Hristiyan, Yahudi ve Müslüman unsurların -hala- barış içinde iç içe yaşadığı bir şehirdi. Burada yaptığı gezintilerle Osmanlı toplumsal yapısını, birçok unsuruyla kıyaslayarak anlamaya çalıştığı açıktır. Aynı yıl -Eylül ayında- İstanbul'a geldi ve burada on altı ay kaldı. Bu süreçte gezip gördüğü yerler ilgisini çekti ve Türk toplumsal yapısının etkisinde kalarak 1879'da Aziyade adlı romanını yayımladı.
Avrupa'da Türkiye'ye karşı gelişen düşmanca tutumlar, propagandanın da tesiriyle derinleştiği bir süreçte, Loti, Türkiye'nin durumunu ortaya koymakta ve Batılıların çifte standardını dile getirmekteydi. Bu tutumu bazı çevreleri rahatsız etmekte, Avrupa ülkelerinde kendisine karşı tepkiler oluşmaktaydı. Ancak, hakikati ortaya koymaya çalışan bu hümanist yazara karşı Türkler daima minnet duydu. Türk aydınları sevgi ve saygılarını belgeleyen teşebbüslerde bulundular.
O, Türkiye'nin kültür ve medeniyet yönünden özünü muhafaza etmesinden yanadır. Daha doğrusu, tarihi geçmişiyle harmanlanmış bir Türklükten yanadır. Batıcılığın (modernist anlayışların) bu otantik kültür ve medeniyet iklimini yozlaştırmasına gönlü razı değildir. Romantik kişiliğinin penceresinden görmek istediği Türk'ün, esasında o devrin muhafazakar münevverlerinin Türk algısıyla örtüştüğü de söylenebilir. Nitekim Yahya Kemal ve Abdülhak Şinasi gibi İstanbul muhibbi büyük ediplerin bakış açısını önemli ölçüde Pierre Loti'nin İstanbul sevgisinde bulmak mümkündür.