Platonculuk
“Kendinden daha bilgin olmak aynı zamanda kendinden daha cahil olmaktır ve öğrenmek anımsamak demekse, aynı zamanda unutmadan nasıl öğrenilebilir?” Platon Descombes’un sözleriyle, Platon’u okumak, her felsefeci için, “bütün filozofların felsefesini, bizatihi felsefeyi” okumaktır. Diyaloglar’da takipçisi olunacak bir doktrin değil, diyalektik sanatının alıştırmaları izlenmelidir. Zira Platon’un anladığı anlamda diyalektik, ayırımlar koyma sanatıdır, bu ayırımlar olmadı mı çelişkiye düşeriz. Bu anlayışla yola koyulan Descombes, Platonculuğun özlü bir tanımından ve tarihinden sonra, suret ve ikiz, bir ve çok, aynı ve başka, oluş ve idealar teorisi gibi zorlu Platoncu sorulara cesaretle dalarak, Kratylos, Parmenides, Sofist, Philebos, Phaidon diyalogları arasında ustalıkla dolaşırken bizi Platon düşüncesiyle derinlemesine tanıştırıyor. Platon’un bu diyaloglarında neyi arıyoruz? Platonculuk etiketi taşıyan bir doktrini mi? Koyré’nin dikkat çektiği üzere, “modern okur bütün bu karmaşık yollardan tatminsiz soracaktır: Madem Sokrates’in, Platon’un mükemmelen vâkıf olduğu bir doktrini var, neden bata çıka ilerlemek yerine bunu basitçe ve açıkça sunmuyor?” Oysa kendi düşüncesinin, hep diyalog halinde, eleştirel derinleştirilmesi Platon’un felsefesinin bütün gelişimine damga vurur. Bu bakımdan Diyaloglar’da kendi savlarında durup kalmış bir doktrin değil, problemleri ve kavramları sürekli yeniden ele alarak sonuna kadar götüren bir hareketle karşılaşırız.
Devamını Oku