Ben, Stanislavski'nin Meyerhold'un, Vahtangof'un, Tairof'un ellerinden taze çıkmış, dumanı üstünde buram buram hayat, devrim, güzellik, kahramanlık, iyilik, akıl, zeka kokan oyunlar seyrettim. Ben 922'de MHAT'ta (Moskova Sanat tiyatrosu) Ayaktakımı Arasında 'yı, ben Meyerhold'da 'Traelkin'in Ölümünü', Fırtına 'yı (Ostrovski) Müfettiş 'i, (Gogol) ben Kamerni' de Ferda'yı (Rasin), ben Vahtangof'ta Turandot'u (Carlo Gotsi), seyretmiş adamım... Bütün bunları seyredersin de donmuş, hareketsiz sanat anlayışın altüst olmaz mı? Karşında birbirinden geniş ufuklar açılmaz mı? Halkın için, halklar için insan için umutlu, aydınlık, ileriye, haklıya, doğruya, güzele, hürriyete, kardeşliğe çağıran eserler yazmak için yanıp tutuşmaz mısın? Benim de başıma aynı şey geldi.