Gerek Osmanlı Devleti'nde gerekse Türkiye Cumhuriyeti'nde kültür, sanat, bilim, siyaset yoğun biçimde Batı'dan etkilenmiştir. Bu durum, Avrupa'da yaşanan gelişmelere koşut olarak tüm dünyada hızla yayılan popülizmin, ama özellikle de 1980'lerden itibaren Avrupa'da yükselişe geçen aşırı sağ veya muhafazakar partilerin yaptıkları popülizmin Türkiye'deki yansımalarını, siyasal ileşitim açısından ele alıp ampirik yöntemlerle ortaya çıkararak Türkiye'deki siyasal ileşitim pratiklerine ilişkin araştırmalara katkıda bulunuyor. Kitapta, bu amaç doğrultusunda nesnelliği korumak için hükümet başkanlarının vatandaşlarla kurdukları ilişkilerle bakılıyor. Bu ilişkiler içinden de kısaca değinilenlerin yanı sıra, Türkiye'deki önemli iki döneme damgasını vurmuş olan ve aralarında belli bir devamlılık ilişkisi olduğu çoğu zaman iddia edilen Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmaları özellikle örnek olaylar olarak inceleniyor. Araştırmanın örneklemi, Turgut özal'ın 1983-1989 yıllarını kapsayan başbakanlığı dönemideki "İcraatın içinden" programları ile başbakan Tayyip Erdoğan'ın 2002-2008 döneminde yaptığı "Ulusa Sesleniş" programlarının konuşma metinleri oluşturuyor. Özal ve Erdoğan'ın başarılarının sırrını söylemlerde ve sözcüklerde arayan bu kitap, öncelikle siyasal iletişim ama bir yönüyle de siyaset bilimi açısından Türkiye'deki poyülizmi ampirik olarak ortaya koymaya çalışan ilk bilimsel araştırma özelliğini taşıması bakımından önem taşıyor.