Sarsak rüyalar gibiydi, sonra yerine oturdu.
Bir o yana bir bu yana sallanan filikalar gibiydi,
Durgunlaştı.
"Fırtınalar bitmez." diyen bir ses uğuldadı.
"Kasırgalar fırtınalardan beslenir."
"Fırtınalar ve kasırgalar olmasaydı, insanoğlunun acımasızlığını, çılgınlığını, alttan alta Dünya Ana'yı oyuşunu kim durdurabilirdi?" dedi başka bir ses.
Elime bir ayna verdiler.
"Ey insanoğlu, bak bakalım ne görüyorsun?" Aynaya baktım bir zaman.
"Her şey olmuşum. Hiçbir şey olayım, diye uğraşıyorum."
"Kendini gör! Fırtınalar, kasırgalar gördün. Daha neler gördüğünü anlamaya uğraş!"
Kim olduğumu, kimler olduğumu araştırırken öylesine bakıyorum. Enikonu açılmış başka bir göz görüyorum. Göz ile yarenlik yapıyorum. Göz bir zaman sonra konuşur oldu.
"Sen bir kilitsin! Her defa gitgide büyüyen anahtarla açılmaktasın. En büyük anahtarı eline aldığında da kendi kilidini açacaksın. Sonra gitgide küçülen anahtarlar eline alacaksın. Kendi kilidinin içi gittikçe küçülmekte çünkü yaşama, kendine ve insanlara daha nazikleşen kibar, tecrübeli halinle bakacaksın."
Büyümeye çalışmak, sonra küçülmeye uğraşmak, insanoğlunun vazgeçemediği alışkanlığı olmuş.