"Hikayeye göre Büyük İskender, Makedonya'dan Halikarnas'a kadar olan her yeri fethederek gelir ve Prenses Ada'nın yönetimindeki Halikarnas şehrinin kapılarına koca ordusuyla dayanır. Amacı, bugün Bodrum olarak bilinen Halikarnas şehrini de topraklarına katmaktır. Bundan büyük bir endişe duyan ve topraklarını Büyük İskender'e teslim etmek istemeyen Prenses Ada, ağabeyi Mausolos'un ricası üzerine Büyük İskender ile konuşmaya gider ve onun Halikarnas'ı ele geçirmesine engel olur. Ada, çok iyi bir konuşmacı ve siyasetçidir. Başarısı tüm dünyada duyulur."
Müzede dinledikleri bu hikâyeden çok etkilenen Emir ve Zeynep, konuşmanın anlatıldığı kabartma taş eseri dikkatle incelerken bir şey keşfederler. Rölyefte Prenses Ada olduğu düşünülen kişi sanki o değildir. Ayaklarındaki tuhaflığı nasıl kimse fark etmez! İşte Zeynep ve Emir, şüphelerinin peşine düşüp tarihi bir yolculuğa çıkarlar. Bu sayede belki krallığın şifreleri değişecek ve doğru yerleştirilen şifrelerle Kral Hekatomnos'un gizemli mezarı açılabilecektir. Ama önce nerede olduklarını bulmaları gerekmektedir çünkü kaybolmuşlardır. İşler iyice karışır.
"Ah benim güzel ülkem" dedi Kral Hekatomnos.
Güllük Körfezi'ne doğru çevirmişti yüzünü.
Gölgesinde oturduğu zeytinin dalları nazlı nazlı sallanıyordu rüzgârda.
Sırtını dayadı tekrar ağacın gövdesine ve altın tacını düzeltti elleriyle. Sonra devam etti,
"Rüzgârın çiçek kokusuyla estiği bu uçsuz bucaksız topraklar,
Denizin mavisini evime getiren kızım Artemisia,
Ve sen en güzel konuşmalarla insanları etkileyen küçük kızım Ada…
Bu yarımada bizim evimiz, sizler koruyacaksınız bu toprakları ve denizi.
Bizden sonra gelenler de bizden kalanları koruyacak…
Böylece hangi dönemde yaşarsak yaşayalım hiç kopmayacağız birbirimizden.
Ve her birimiz birer kahraman olarak kalacağız tarihin o sırlarla dolu sayfalarında."