En eski sanat, en yeni bilim olarak nitelendirilen yönetim ile ilgili ilk bilimsel çalışmalarda, yönetimin psikolojik ve sosyal yönleri üzerinde pek durulmamıştır. Yönetim alanyazınında bu konularla ilgili çalışmalara insan ilişkileri akımı ile başlanmıştır. Böylece yönetim teknik, mekanik ve rasyonel bir süreç olmanın yanı sıra psikolojik ve sosyal yönleri de olan bir süreç olarak görülmeye başlanmıştır. Bu kuramsal evrilme sürecinde çalışanları makinenin değiştirilebilir bir parçası ve rasyonel-ekonomik varlık olarak gören anlayış yerine onları kültürü, değerleri, psikolojik özellikleri, bireysel farklılıkları, ilişkileri, beklentileri olan birer psiko-sosyal varlık olarak gören yaklaşım ve vurgulamalar güçlenmiştir. Bu vurgu zamanla yönetim alanında psiko-sosyal temelli çalışmaların da giderek çeşitlenmesini sağlamıştır. Örneğin insan ilişkileri kuramının ilk dönemlerinde çalışanların iş doyumu, bağlılığı, tükenmişliği gibi konular daha çok çalışılırken, görece yeni çalışmalarda örgütsel sessizlik, direniş, muhalefet, psikolojik ve sosyal iyi olma, entelektüel-sosyal sermaye gibi konulara yönelim olmuştur. Kavramların ya da konuların çeşitlenmesinde iş hayatının gittikçe karmaşıklaşan yapısı, çalışılan konuların daha spesifik alanlara yönelmesi ve çalışmalarda kültürün daha fazla dikkate alınmaya başlaması gibi pek çok faktörün etkisi vardır. Bu bağlamda bu kitapta da yönetimin psiko-sosyal yönleriyle ilgili kavramsal çözümlemeler yapılması amaçlanmıştır.