Başka bir Psikodiyet hikâyesiyle yine birlikteyiz. Yine yeme bozukluğu olan ve birbirini tanımayan 8 kişi, 10 hafta sürecek olan psikodrama grup terapisine alınırlar. Bu kez bedenini sev, ruhunu besle ilkesiyle yola çıkılıyor.
Beslenme ile yaşam arasında inkâr edilemez bir bağ bulunmaktadır. Beslenme tarzımız nasılsa hayatı yaşama şeklimiz de öyledir. Hayatımızda yönetemediğimiz stresler olduğunda besinleri sakinleştirici olarak görmeye başlarız.
Besinlerden bizi rahatlatmalarını bekleriz ve sorunları yiyerek çözmeye çalışırız. Bu da hem bedenimize hem de ruhumuza yük olur. Bedenimiz bu duruma kilo problemleri veya süreğen hastalıklar üreterek tepki verir. Yeni yolculuğumuz bedenimizi dinleyip ruhumuzu besleme üzerine. Bedeninizin sesine kulak verdiğiniz an hayatı daha farklı bir şekilde yaşama şansınız olacaktır.
Psikodiyet, öncelikle yaşama dokunmayı hedefler. Daha sağlıklı bağlar kuran, bağımlı olmayıp bağlı kalabilen, sorunlarına yaratıcı çözümler üretebilen, duygularını fark edip onları uygun şekilde ifade edebilen ve belki de en önemlisi besinler yerine hayattan keyif alan bireyler haline dönüşmeniz asıl amaçtır.
Yeni üyelerle birlikte yeni yaşamlar ve farklı beslenme sorunları ele alınırken grup üyeleri son derece etkin ve katılımcı olmaya davet edilmekte, cesaretlendirilip eyleme yönlendirilmektedir yani kendi rollerini oynamaya. Elbette grup üyelerinin kendilerinin belirlediği kurallar eşliğinde:
Önyargısız olmak, eleştirmemek, yorum yapmamak, yaşantılara saygı duymak, birbirini sınırsız kabul etmek, sürekli destek olmak.
Psikodrama grup terapisine katılanlar her seans öncesi ayrıca beslenme eğitimi alırlar. Deneyimledikleri bu süreçte onlara iki uzman eşlik etmektedir: Bir psikolog ve bir diyetisyen. Dolayısıyla bu, 8+2 kişilik bir grup terapisi yolculuğu olacaktır!