Jung'un çeşitli bağlamlarda kaleme alınmış 16 makalesinden oluşturulan Psikoloji ve Din, toplu eserlerinin 11.'sidir. Muhtemelen de Jung'un içeriği en yüklü eserlerinden birini teşkil etmektedir. Hinduizm, Taoizm, Hristiyanlık, Budizm gibi büyük dinler üzerine yaptığı eser ve fikir incelemelerinden oluşur. Dinin insan psişesindeki işlevi nedir? – Bu kitabın altında yatan tema budur. Öyleyse din gerçekten nedir? Nitekim burada psikanaliz ve arketipler kuramı yöntem olarak kullanıldığına göre, din de bilinçdışı bir "dürtü" olarak ele alınabilir mi? Jung'a ve analitik psikolojiye aşina olanlar bilecektir ki, Jung'a göre dinlerin ya da Tanrı fikrinin metafizik bir soruşturması hiçbir anlam ifade etmez çünkü bunlar iç dünyaya ait olgulardır.
Fakat işin içine bir de dinin kültürelliği dahil olduğunda, şimdi de halkların inanç ve tanrılarını ne gibi bir zihin durumuyla yarattığı sorusu doğuyor. Doğu'nun üst bilinç ya da yüksek bilinç diye adlandırdığı şeye Batı bilinçdışı diyor. Beriki için korkunç bir karanlık olan şey, ilki için en nihai aydınlanma oluyor.
"İçimizdeki Tanrıyı bulmak" – Jungcu psikanalizi pratik ve terapötik anlamda muhtemelen en temel biçimde böyle özetleyebiliriz.
" 'Tanrı' dediğimizde, zaman içinde birçok değişim geçirmiş bir imge ya da sözel kavrama ifade vermiş oluruz. Fakat, bu değişimlerin yalnızca imgeleri ve kavramları mı yoksa Betimlenemez'in bizzat kendisini mi etkilediğini herhangi bir kesinlikte -inanç dışında- belirleyemeyiz. […] Hiç şüphe yok ki, bu imgelerin ardında bilinci aşan ve görüşlerin sınırsızca ya da kaotik olarak değişiklik göstermeyip hepsinin açık bir şekilde birkaç temel ilke ya da arketiplerle ilişkili olacağı şekilde işleyen bir şey vardır. Bunlar psişenin kendisi ya da madde gibi kendi bilinir değildirler. Yapabileceğimiz tek şey, yetersiz olduğunu bildiğimiz modellerini kurgulamaktır" (par. 555).