Bir dükkanın önünde üç öğrenci çocuk ellerinde çantaları ile vitrindekilere bakıyorlardı.Ben de arkalarında durdum. Taranmış saçları çok hoş kokuyordu. İstemsiz şekilde birisinin ensesini kokladım. Çocuk arkasına dönerek beni şöyle bir süzdü, sonra öfke ve nefretle benden uzaklaşıp gittiler. Uzaklaşırken birinin diğerlerine "ne kadar da kötü kokuyordu!" dediğini duydum.
Yürürken dükkanın camından kendime şöyle bir baktım. Saçlarım o kadar uzamış, perişandı ki kulaklarım görünmüyordu. Sanki çok tüllü bir şapka takmış gibiydim. Keten gömleğin rengi solmuş kirden sararmış, yırtık yakasından güneşte kavrulmuş tenim gözüküyordu.Ayaklarım yalın, çıplak ve kirli, topuğumda çatlamıştı.