Türkiye'de, genel olarak eski Sovyet cumhuriyetleri ve özel olarak Rusya Federasyonu üzerine yapılan nitelikli araştırmaların ve kitapların sayısı son derece sınırlıdır. Üstelik bu alandaki çalışmaların genellikle uluslararası veya devletlerarası ilişkileri öncelediği, daha somut olarak, Batı ile Avrasya ya da NATO ile Rusya arasındaki mücadeleye odaklandığı görülmektedir. Böyle olunca, eski Sovyet coğrafyasının ekonomi politiği, bu ülkelerdeki rejimlerin niteliği ve yine bu ülkelerdeki güncel toplumsal hareketler ve işçi sınıfı hareketleri genellikle göz ardı edilmektedir. Bu bağlamda, eski Sovyet ülkelerinin ve Rusya'nın içsel dinamiklerine ilişkin güncel araştırmalara ihtiyaç olduğu açıktır.
Bu kitap, Rusya'nın ekonomi politiğini, Rus sanayileşmesinin ve kentleşmesinin gelişimini, Putin rejiminin niteliğini ve meşrulaştırma stratejilerini, sendikaların durumunu ve işçi sınıfının güncel örgütlenme ve mücadele deneyimlerini ele alıyor. Ancak bunu, Rusya'nın Sovyetler Birliği'nden devraldığı sanayileşme ve kentleşme mirasının beraberinde getirdiği sorunlar üzerinden yapıyor. Rusya'da, Sovyetler Birliği'nden miras 'monokentler' (yani tek bir endüstri veya işletme etrafında inşa edilmiş şehirler) Rusya'nın iktisadi büyümesinin önündeki zorlu bir sınavı temsil ediyor. Ancak bu öyle bir sınav ki başarısız olunması durumunda sonuçları çok ağır olabilir. Yani monokentlerin, yalnızca Putin rejiminin ve oligarkların geleceğini değil, aynı zamanda işçi sınıfının rejimle ilişkisini ve toplumsal dönüşüm olasılığını belirleyen önemli bir düğüm noktası olduğu söylenebilir. Sonuç olarak, bu kitap, Putin rejiminin ve günümüz Rusya'sının ikilemlerine ve bunun toplumsal sonuçlarına odaklanıyor.
Rusya'da sosyal ve iktisadi sorunlar üzerine patlak veren genel protestolar, neredeyse her zaman kendiliğinden olaylar, belirli bir toplumsal grubu olumsuz etkileyen hükümet reformlarına verilen anlık tepkiler olmuştur… Putin rejimi bu protestolardan sağ çıkmış olsa da her olayda iktisadi sıkıntıların hızla siyasallaşma ve iktisadi talepleri olan toplumsal grupların siyasi değişim çağrısı yapan diğer gruplarla birleşme potansiyelini gösterdiler.
Putin'e yönelik destek hala yüksek. Ancak kişiye dayalı rejimlerde tek adam kendisini iktidarın zirvesine yerleştirir ve buna bağlı olarak ülkenin içinde bulunduğu durumun nihai sorumlusu olarak görülmeye başlanır.
Rusya'da toplumsal protestoların istikrarı bozma olasılığı şimdilik düşük görünüyor. Ancak ortalama Ruslar için yaşam standartları, savaştan ve yaptırımlardan on yıl önce düşmeye başlamıştı. Zamanla, muhtemelen aylar yerine yıllarla ölçülebilecek bir süre içinde, Kremlin çok büyük bir olasılıkla net bir ikilemle karşı karşıya kalacak: ya yaşam standartlarının daha da kötüleşmesine izin verecek ya da iktisadi büyümeyi artırmak için reformlar yapacak. Ne var ki her iki adım da istikrarı bozan protestolarla sonuçlanabilir.