Her düşünme faaliyeti her zaman akletmek ile sonuçlanmaz. Bir düşünce faaliyetinin akletme ile sonuçlanması için zihinde kullanılan muhtevanın, en asgari seviyede ilim ve iyilik olması şartı vardır. Onun için diyoruz ki her akletmek bir düşüncedir. Ama her düşünce akletmek değildir.
Akletmek, bilimsel, sosyal, teknolojik, siyasi vb. her türlü üretimin birincil gücüdür. Onu etkisiz kılmanın en etkin yolu ise zorbalık, baskı, istikrarsızlık ile beraber, ekonomide, sosyal hayatta, eğitimde, adalet mekanizmasında ve diğer alanlarda devleti kurumsal ve hukuksal olarak geri kalma modunda kurgulamaktır.
Din adına uydurulup dinin kendisiymiş gibi bağlayıcı kabul edilen cahilî, ilkesiz ve ilimle çelişen zanlar, ideolojiler adına uydurulan zandan daha az zararlı değildir.
Aristo'dan başlayıp Farabi'ye, Descartes'e, Immanuel Kant'a kadar olan birçok filozofun akıl konusundaki iddiaları ile Kur'an'ın tanımladığı akletme fonksiyonu arasındaki fark çok büyüktür. Bu filozofların birçoğu tarafından akıl, bir taraftan bilginin kaynağı olarak tanımlanırken diğer taraftan salt aklın bizzat kendisinin bir bilgi formatında özellik taşıdığı iddia edilmiştir. Kur'an'da ise akletme faaliyeti, temelde ilim malzemesini kullanmak şartına bağlı bir fonksiyon olarak tanımlanmıştır.
Akletmek "ilim" ile, adalet "delil" ile kaimdir.