Yakın tarihin önemli siyasal ve toplumsal olaylarının hatırı sayılır bir kısmı İslam ve Müslümanlar ile ilgili bir tartışmaya konu olmuş, İslam ve Müslümanlar son yıllarda şiddet, çatışma, savaş, çile, acı ve özellikle de 11 Eylül saldırılarının ardından terör ile birlikte anılır hale gelmişlerdir. Hizbullah, El Kaide, IŞİD, Boko Haram, Taliban gibi öne çıkan "radikal" İslami hareketlerin ve bu hareketlerin rol oynadığı iç karışıklıkların, bombalamaların, suikastların ve intihar eylemlerinin yarattığı olumsuz imgenin bunda payı büyüktür. Bu durum İslam'ın geleneksel, barışçı yorumu ile radikal, savaşçı yorumu arasında uzun süredir gerek Batıda gerekse İslam dünyasında yapılagelen ayrımın özellikle son yıllarda iyice belirginleşmesine ve keskinleşmesine neden olmuştur. Fakat İslam'ın radikal yorumunu anlama girişimlerinin çoğu, 'terör' ve 'sekülerlik' kavramları ekseninde yürütülmekte, bu durumsa radikal İslam'ı doğuran ve radikal İslamcı kimliğini şekillendiren toplumsal, iktisadi, dinsel, zihinsel ve maddi ilişkiler ağını bütünlüğü içinde görmeyi güç hale getirmektedir.
Radikal İslam'ın Söylemi, işte bu eksikliği bir nebze olsun gidermeyi amaçlıyor. İslam'ın radikal söyleminde radikal İslamcı kimliğinin nasıl şekillendiğini, Haşhaşilerden Besiç Milislerine, Selefi-Vahabi düşünceden Müslüman Kardeşlere, radikal İslami hareketlerin söylemlerini çözümleyerek gösteriyor. Geleneksel İslam ile radikal İslam'ın söylemlerinin kadın ve erkek bedeni üzerinden siyaset üretme biçimlerini, beden üzerinde ve gündelik pratikler aracılığıyla kurdukları iktidarın düzeneklerini ve stratejilerini, beden siyasetlerinde görünür hale gelen gerilimleri ve karşıtlıkları mercek altına alıyor. Radikal söylemin terminolojisinin geçirdiği dönüşümlerin, izin verdiği özne konumlarının, cihat temasının çeşitlemelerinin ve bedeni tüketen intihar eylemlerinin meşrulaştırılma biçimlerinin izini sürüyor.