Resul-i Ekrem'in kutlu doğuşuyla birlikte temiz olmayanların yüksek semavi bilgilere uzanan eli kesildi ve engellerin, yol kesenlerin ortadan kalkmasıyla O'nun semavî talebeleri için, ledünnî ilimlerden faydalanma zemini oluştu. Dolayısıyla, "O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir" (Cuma: 2) ayeti üzerinde düşünerek anlıyoruz ki, Yüce Allah, dünyanın bütün ümmilerinin (insan ve insanın dışındakilerin) arasından Resûl-i Ekrem'i, onların muallimi olsun diye seçti. İster göğün melekleri, ister yeryüzünün bilginleri, filozofları, bilgeleri ve isterse cinler olsun, âlemdeki herkes, Resûl-i Ekrem karşısında ümmidir, okuma ve yazmayı bilmeyendir. Zira ilim faziletine sahip herkes, O'nun makamı karşısında ümmidir.