Rahmi Eray, Anadolu'nun yangın yerine döndüğü yıllarda (1917) Elbistan'da doğar. Yetimliğin mektebinde büyür. İlköğrenimini Elbistan'da, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapar. 1938'de geldiği İstanbul'da büyük küçük geniş bir muhitin "ağabey"idir. Yakalandığı damar ve kan hastalığı, onu on sekiz sene yatağa ve durağan bir hayata mahkûm eder. Etrafında bir halka oluşur. Kendi dert ve ızdırabına kimseyi ortak etmez. İnsanları doğrudan tenkit etmez, dolaylı ve genel hitaplarla karşısındakilere hakikati gösterir. Gelenlerin dertlerine çare bulan "doktor" gibidir. Kindarlara merhamet, şiddet ve hiddetlilere itidali, nefse karşı aklı, asilere hörmeti öğreten bir "muallim"dir.
Namı yok, şöhreti yok, mesleği ve sıfatı yok, eseri yok, mülkü ve parası yok, adını devam ettirecek kimsesi yok. Ama örnek bir hayatı, sözleri ve davranışları var. Onu unutturmamak, Yunus misali yarınlara kalsın istedik.