Denizaltıcı ve Kaderi
"Halk arasında sıkça kullanılan bir tabir vardır. 'Kaderin önüne geçilmez.' Bu inancın bir tek istisnası vardır, o da 'denizaltıcılık mesleği'dir.
Dünyada denizaltıcılar kadar kaderine karşı gelen, bilgisi, yeteneği ve gücünün son noktasına kadar onunla mücadele eden başka bir toplum yoktur.
Denizaltıcılar hava kaçıranlar açıldığı andan itibaren kaderi karşılarına alırlar. Sualtında geçen her saniye, her saat ve her gün en yüksek teyakkuz seviyesinde kaderin bir şekilde kendilerini alt etmemesi için mücadele verirler.
'Gemi 60 kademde (14,5 metrede) seyre ayar edildi.'
'Yangın kontrol altına alındı, dairede duman var…'
Baş torpido dairesi tazyik altına alındı, suyun girmesi azaldı, yarayla mücadele ediliyor.'
'Torpido kovanı terk etti, ön kapak kapandı.'
Batarya dairesine suyun girmesi önlendi, dairede klorin var.'
Daha buna benzer yüzlerce raporun tek bir manası vardır:
'Kaderimizi yendik, kontrol hâlâ bizde.'
Bu demektir ki denizaltıcı, düşmanı (diğer deyişle kaderi) ile günlerce aynı yatakta koyun koyuna yatan ve asla silah taşımayan yegâne muharip kişidir. Bu muharip kişinin silahı, denizaltıcılık bilgisi ve yeteneği, silah arkadaşlarıyla olan karşılıklı güven ve dayanışması, soğukkanlı fakat zekice ve çabuk karar verebilme kabiliyetidir. Bu kadar mükemmel yetişmiş bir muharibin çok nadir de olsa kaderine yenik düştüğü anlar olabilir. Ancak her yenilgi, denizaltıcıya düşmanını daha iyi tanıma fırsatı verir. Denizaltıcı eksik olanı görür ve kendini yeniden donatır. Böylece kaderin denizaltıcılara karşı kullanabileceği jokerleri tek tek elinden alınır. Her kaybedilen mücadelenin sonunda denizaltıcı daha güçlü olur, düşmanı ise daha da zayıflar. Dileğimiz, kaybettiğimiz dostlarımıza üzülürken, onların kaybına sebep olan nedeni bulup derinlere daha bilgili ve güvenli olarak dalabilmektir…"
Emekli Amiral Atalay Yavuz