Özge Doğar'ın 8. Kitabı raflardaki yerini aldı. Çiçekçi Kadın Pembe, sokağın içinden öylesine geçen insanlara utanarak seslenirken, yeni öyküler başlatıyor bizlerde; kadınlığa, insanlığa, geleceğe dair kapı aralıyor, umudun oltasına takılmamızı sağlıyor.
Doğa sesini bizlere duyurmaya çalışırken varoluş alanında kadın nerede?
Gelecekteki insan, bugüne baktığında iklim krizini yaratan insan krizlerini mi görecek?
Çaresiz romantikler miyiz yoksa tüketim çılgınları mı?
İnsan insanı ararken, kendini yapay zekâda mı yoksa kahve falında mı bulmaya çalışıyor?
Her gün önünden geçtiğimiz Çiçekçi Pembe'yi görmemezliğe devam mı edeceğiz? O, hayata düşleriyle tutunurken biz doymak bilmeyen şişman yaşlı çarkın arasında aşkı bulabilecek miyiz? Peki ya artık aşk da yoksa…
Ne güneş ceplere sığar ne de deniz banka cüzdanlarına…
Yumruğun kadardır yüreğin, gökyüzü işte oraya sığar.
"Benim adım Pembe, siz bana Çiçekçi Kadın dediniz, adımı sormaya bile gerek duymadınız... Hep o köşede duran, adı, hikâyesi olmayan Çiçekçi Kadın'dım sadece. Biliyordum pek de önemim yoktu ama ben inatla çiçekler uzattım size. Papatya, gül, mimoza... Çeşit çeşit, rengârenk çiçekler…
Bana geldiğinizde seviniyorum, çiçek satacağım için değil ha! Yeknesaklaşmış dünyamı renklendireceğiniz için. Nasıl mı? Düşlerimle! Sadece rengârenk çiçeklerim yoktu, düşlerim de boldu. Şimdi sadece çiçeklerimi değil hayallerimi de uzatıyorum size..."