Uzmanlık dalım olan İtalyan Edebiyatı ve Kültürü, Sanat ve Estetik ile yakından ilgisi olan bir Bilim dalıdır. Bu nedenle, İtalyan kültürüne damgasını vurmuş olan Leonardo da Vinci, Brunelleschi, Alberti, Palladio vb. gibi dünyaca ünlü mimarların ölümsüz yapıtlarının bir kısmını yakından görmüş ve incelemiş bir akademisyen olarak, ilk gençliğimde Mimarlık'ın, Güzel Sanatlar'ın en önemli Bilim dallarından biri olduğunun ayrımına vardım. Bu nedenle, Yüksek Mühendis Mimar Kadri Kalaycıoğlu'nun yapıtının çok değerli olduğunu düşünüyorum.
Ankara'nın önde gelen yüksek mimarlarından Kadri Kalaycıoğlu, "Resimlerimle Yaşadıklarım" adlı kitabının II. cildinde, bu kez, Lise Bitirme Sınavları'nın ardından, Üniversite'ye giriş serüvenini, eğitimini ve çalışma yaşamını ele alıyor. Yazar, '40'lı yıllarda, 2. Dünya Savaşı'nın doğurduğu yokluklar ve büyük Atatürk'ün öncülük ettiği kalkınma hamlesiyle, her alanda ilerleme konusunda yeni yeni yol almaya başlamış olan ülkemizin çektiği sıkıntılar içinde, İstanbul Teknik Üniversitesi'ndeki eğitimini hangi koşullarda tamamladığını, mizahî bir üslup kullanarak, akıcı bir dille anlatıyor. Bunu yaparken, aralara gençlik anılarını da serpiştirerek, okuru gülümsetiyor ve hoşça vakit geçirmesini sağlıyor.
Kentsel yerleşme, insanların yaşam tarzını yansıtan kent kültürünü gelecek kuşaklara aktarması açısından, tarih öncesinden beri Mimarlık Bilimi'nde her zaman en önemli yeri oluşturmuştur. Mimarîsini ve kültürünü korumuş kentler, gelecek kuşakların, uzak geçmişe ulaşmalarına olanak sağlamıştır. İşte bu değerlerin kaybedilmesini istemeyen Kalaycıoğlu, on yıl boyunca üstlenmiş olduğu öğretim üyeliği görevinden de kaynaklanan böyle bir duyarlılıkla, bu kaygılarla, ileri yaşına karşın kitabını kaleme almış ve Türkiye'nin bu maddi mirasının korunması amacıyla, bilgilerini gelecek kuşaklara aktarmak istemiştir.
Mimarlık Sanatı, o çağın insanının geleneklerini, göreneklerini, duygularını da içinde barındırır. Bu nedenle, bir ülkenin mimarîsinin ve kültürel mirasının korunması tüm dünyayı ilgilendiren bir sorundur.
Resim Sanatı, Mimarlık Sanatı'nın ayrılmaz parçasıdır. Yüzyıllar öncesinden günümüze kadar uzanan, görsel bir açıklama niteliğindeki resimler, Mimarlık Sanatı'na her zaman katkıda bulunmuştur. Aynı zamanda başarılı bir ressam olan Kalaycıoğlu da, bu yeteneğini kullanarak, kitabını, yaptığı çizimler ve resimlerle zenginleştirmiş, böylece, o yıllardaki olayların, objelerin belleklerde yaşatılmasını sağlamıştır. Bu yönüyle yapıt, kendi alanında, 40'lı yıllardan günümüze dek uzanan bir belgesel niteliğindedir.
Son yıllarda çağımızın gelişmiş teknolojisinin sunduğu olanaklar sayesinde, Mimarlık Bilimi eğitiminde, '40'lı yıllara oranla katedilen yolun ne denli çok, çekilen zahmetin ise o denli az olduğunu göstermesi açısından da, Kalaycıoğlu'nun yapıtının genç mimarlarımıza ışık tutacağına ve onları yüreklendireceğine inanıyorum.
Prof.Dr.Gülbende Kuray Ulusoy