Hadis, İslam'ın Kur'an'dan sonra ikinci ana kaynağıdır. Mümin kişi dünya ve ahiret ile ilgili bir mesele ile karşılaştığında bu meseleyi Kur'an'a ve Sünnete arz etmelidir. Şayet aradığı meselenin cevabı Kur'an'da varsa onu almalı; o meseleyi Kur'an'da bulamadığı zaman da Hz. Peygamber'in (s.a.) sünnetine müracaat etmelidir. Aradığı mesele sahih sünnette varsa tereddüt göstermeden onunla amel etmelidir.
Toplumumuzda konu din veya siyaset olunca maalesef birçok insan bilip bilmeden bu konularda kendini yetkin görmektedir. Oysa Allah Resulü (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Sizin fetva vermeye en cüretli olanınız, ateşe atılmaya en cüretkâr olanınızdır." Bu itibarla bir konuda fetva verdiğimizde bu hadisin idrakiyle fetva vermeli, vakıf olmadığımız bir mesele söz konusu olunca bunu önce Kur'an'dan; bulamadığımız takdirde de hadislerden; orda da bulamadığımızda bu konularda ehil olan âlimlerden öğrenmeliyiz.
Bu eser, fetva verme konusunda beşeriyetin en yetkin ismi olan Allah Resulü'nün (s.a.) fetvalarıdır. Allah Resulü (s.a.) bir konuda fetva vermişse başka şahısların verdiği fetvalar bizim için önem arz etmez. Sahih hadisler karşısında başkalarının vermiş olduğu fetvaların durumu güneş çıktığında kaybolan yıldızların durumu gibidir.
Bu eserin; müellifine, dilimize kazandırılmasında emeği geçenlere, eseri okuyanlara, okuduklarını başka insanlara aktaranlara sadaka-i cariye olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ederiz…