Kökleri aynı coğrafyanın suyuyla hayat bulmuş, iki farklı kuşaktan iki sürgün Kürt aydınının yolları birinin son durağı, diğerininse yalnızca geçiş güzergâhı olan bir sınır köyünde kesişir. Gözleri coğrafyanın yüklendiği acılarla örtülmüş ihtiyar Rind'in kavalından baharı tomurcuklandıran rüzgârlarla yayılan ezgiler, bu yükü omuzlayıp dünyanın öbür ucuna taşıyan genç Serdar'ın gitgide kararan dünyasında yeni ve aydınlık bir defter açar.
Hayatını anadilini ölümsüzleştirmeye adayan Mehmed Uzun'un yaşamından da izler taşıyan Rind'in Ölümü kuşaklararası kopukluğu, yüzyılların hasretini yansıtan ılgın nağmelerin sarmaladığı büyüleyici bir atmosfer eşliğinde satırlara taşıyor.