Sosyal hayatımızda hâkim olan iktisadın içinde yer alan "Rızık" konusunun pek çok faktörle ilişkisi bilinmektedir. İnananlar için şüphesiz bu faktörlerden en önemlisi dindir. Düşünce ve davranışlarıyla dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen bir Müslüman, hayatını İslâm'ın iman, amel ve ahlâk alanlarında Yaratıcı Kudret'in kendisi için koyduğu helal-haram ölçüleri içerisinde devam ettirmek durumundadır. Zira İslâm'da kişinin kıymeti, her iki dünyadaki mutluluğu onun imanı, helal ve harama riayeti yani takvası ile ilişkilidir. Bu doğrultuda, dijital nimetler de dahil, içinde bulunduğumuz nimet ve imkanları, çağımız insanları için hem bir imtihan sebebi hem de şükre vesile; özellikle de sayısız teşekküre değer emsalsiz bir lütuf ve mazhariyet bilmeliyiz. Üzerimizdeki nimetleri önemseyerek kitlesel bir yönelişle, beden ve gönül gözüyle derin okuyarak geleceğimiz olan neslimize öğretmemiz fevkalade önem arz etmektedir.
Arifler ve ahlâk mürşitleri penceresinden, "Lokma" diye adlandırılan "Rızık" tohumla ve çırağa konulan yağla; insana has düşünce, amel ve eylemleri de ürünle örneklendirilir. Bu bağlamda onlar ilim, hikmet, nur ve kemâli artıran lokmanın helal lokma olduğuna; bunun aksine helal olmayan lokmanın ise çırağı söndüreceğine, ilim, hikmet, aydınlığı ve mutluluğu yok ederek yerine cehalet, karanlık, gaflet ve sıkıntı getireceğine dikkat çekmektedirler.
"Yağmurunun tipisinin, hikmeti var hepisinin;
Mevlâ kısmet kapısının, kimin örter, kimin açar." Seyrânî (öl. 1866).