Kemal Tahir hiçbir zaman salt roman yazarlığıyla yetinmedi. Roman, Kemal Tahir için, bir yazar olarak arasında yer aldığı çağın ve o çağ içinde toplumuna ve kendisine bakış açısının da bir yansımasıydı. Sanatçı dünyayı ve toplumunu böylece kendi özgüllükleri altında algılamaya çalışıyor; sanat bakımından olduğu kadar, toplumsal yaşam açısından da düne, bugüne ve yarına ışık tutacak bir yapıt yaratmaya çalışıyordu.
Kemal Tahir'in Patriyot Ömer ve Gülen Azap Çıkmazı adlarıyla gerçekleştirmeyi düşündüğü iki ayrı romanı için tasarladığı şeyler, aldığı notlar ve yazdığı bölümler, yazarın sanat ve düşünce dünyasına daha derinden eğilmek isteyenler açısından yine çok ilginç nitelikler taşıyor.
Patriyot Ömer, tek bir kişiyi bir tabanca kurşunuyla ortadan kaldırmanın ülkenin sayısız sorununu çözmeye yeteceğine inanmış bir subayın, ünlü Yakup Cemil'in dramı üstüne kurgulanmıştı. Romanda Kemal Tahir bazı kesimlerde rastlanan bu tür düşüncelerin köklerini sorgulamakla kalmayacak; toplum, politika, örgütlenme, kadro gibi çağdaş kavramları da çeşitli boyutlarıyla tartışma platformuna yükseltmeyi deneyecekti.
Gülen Azap Çıkmazı romanında ise, Kemal Tahir bu kez Cumhuriyet sonrasının seçilmiş batılı "uygar" yaşam biçimi, modernleşme, kentleşme, ekonomik ve sosyal değişim gibi olgular arasında alevlenen konut edinme tutkusunu ele alacaktı. Bu, bir o kadar da, toplumun geleneksel doğulu yapısı ile giderek yoğunlaşan batılı yeni değerler sistemi arasındaki çatışma ya da çıkmazların da genel bir panaromasına dönüşecekti.