Roman, farklı dünyalara açılan renkli bir kapıdır. Bazen hayatın kendisini anlatabilmek adına, bazen hayatın sıradanlıklarından kaçınmak adına, bazen de farklı bir dünya düzenini, hayat algısını düşleyebilmek adına roman dikkate değer bir işlev görmüştür. Her ne kadar işin özünde anlatmak olsa da roman, kendi bütünlüğü içerisinde diğer türlere başkaldırmayı bilmiştir. Bunun temelinde ise, romanın, okurunu afyon misali kendisine bağımlı kılması yatmaktadır. Roman, özellikle modern hayatın hızla geliştiği Batılı toplumlarda, yalnızlaşan ve kendisini sıradanlığın demliğinde harmanlanmakta bulan insanın müptelası olduğu bir tür olarak ortaya çıkmaktadır. Modern hayatın yalnızlığından ve tekdüzeliğinden kaçmaya çalışan insanoğlu, bir anda kendisini romanın kollarında bulmuştur.