Eva Illouz'un bu eseri 1900'lerin başından itibaren reklam panoları tarafından yönlendirilen aşkın ve demokratik tüketim ahlakı üzerine inşa edilen romantizmin nasıl piyasa ile buluşarak tüketim kültürüyle iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Metodolojik titizliği elden bırakmayan ve "nasıl" sorusuna odaklanan bu kitabın problemi ne aşkın değersizleştirilmesi ne de evcilleştirilmesi: Romantik Ütopyayı Tüketmek romantik deneyimi örtük olarak örgütleyen anlam ve sembollerin geç kapitalizm ile kesiştiği noktalara; kültür ve ekonominin aşkta buluşup melezlendiği mekanizmalara odaklanıyor. Çünkü Illouz'a göre bugün romantik bağlar piyasa tarafından özgürleştirici çağrışımların kisvesi altında sömürgeleştirilmektedir. Aşk piyasa tarafından kuşatılan ekonomik ve kültürel ilişkilerden özgürleştiren bir sığınak olmaktan çok uzaktır. Romantik aşkta sunulan mutluluk vaadi bizim çağımızda tüketim kültürüne zaten çoktan dahil edilmiştir.
Sosyoloji ortaya çıktığı andan itibaren bilimin konusu olması yasaklanan fenomenleri ele alarak düşünceye uygulanan sansüre direnen bilimlerin başında gelir. Illouz en kişisel olarak görülen romantik ilişkilerin toplumsal ve fenomenal yapısını ele alarak Durkheim ve Bourdieu'dan devraldığı bu geleneği sürdürür. Fakat bu çalışma yalnızca ele aldığı konu bakımından değil, metodolojik olarak da ilham vericidir: Romantik Ütopyayı Tüketmek duygusal deneyimlere dair araştırma yapmak isteyen sosyal bilimcilere örnek bir araştırma modeli sunmaktadır.