Gece olduğunda ay yoksa, yatakhanenin pencerelerinden görünen gökyüzünde pır pır yanıp sönen yıldızlar ne kadar çoktu... Hayalleri tutuşturan bol yıldızlı gökyüzünün allında, anne kucağından uzakta uyuyan çocuklar, yıllar sonra diplomalarını aklıklarında yıldızlar her birin omuzlarına konacak, teğmen olup hayatın akışına katılacaklardı. Omuzlarındaki yıldız sayısı çoğaldıkça parıltıları artacak, göz kamaştıracaklar ama yollan da birbirinden ayrılacaktı. Bazısı ülkülerle çarpan kalbinin sesini dinledi, özgürleşmek ve özgürleştirmek istediği hayattan bir yıldız gibi kaydı; insani değerlerini ve özlemlerini miras bırakarak.
Ve Türkiye, kendi çocuklarının yasını tutmadı. Rugan Ayakkabılı Teğmen, öncesi ve sonrasıyla 12 Eylül Darbesi'nin titreşimlerini kanında iliğinde yaşayan, erozyona uğramış bir toplum içinde kendi olmaya ve kalmaya çalışan teğmenlerin odağında yaşadığımız bir toplu kıyıma bakıyor, belleğimizi tazeliyor.