Modern beklentiler açısından bakıldığında, Tarás Búlba bizi kesinlikle tatmin etmez. Bu eserde romantik ekolün etkisi çok güçlü bir şekilde hissedilir. Taras'ın küçük oğlu kanlı canlı bir insan değildir, Polonyalı kadın sadece bir romanın gerekliliklerini karşılasın diye uydurulmuştur ve Gógol'ün hayatı boyunca hiç bu tip bir kadınla karşılaşmadığını açıkça belli eder. Buna karşın yaşlı Kazak, büyük oğlu ve Kazak kampındaki tüm yaşam olağanüstü bir şekilde gerçektir, gerçek hayatın bir yansımasıdır. Bir etnograf eseri okurken oldukça değerli etnografik bir belgeyle geçmişte kalmış çok ilginç bir dönemin şiirsel bir yeniden canlandırmasının kombinasyonunu -şiirsel olması onu daha da gerçek kılar- hissederken, sıradan bir okur yaşlı Taras'a merhamet duyar.