"İmroz'un kırında, patikasında, ormanında, sahilinde korkarakyaşamak, en az burayı terk etmek kadar acı veriyordu. Annem yoldagiderken, Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz askerlerinintecavüzünden bir Türk çobanın yardımıyla kurtulan kadının hikâyesinianlattı. 'O zamanlar, düşman çok uzaklardan geliyordu, Rum, Türkdenmezdi, hepimiz, aynı milletin, Müslüman, Hıristiyan çocuklarıydık,şimdi ne oldu anlamadım.' dedi Annemle olan biteni çok azkonuştuğumuz için onun üzüntüsünü paylaşmayı unutmuştuk."
Rüyaların Öldüğü Ada, Kuzey Ege'nin şahsiyetli adasının, İmroz/Gökçeada'nın aşağı yukarı yüz yıllık macerasını anlatıyor. Adanın yerlisibir Rum ailesinin ferdi olan Madam Maria'nın hayatına ve kederinetanıklık ederek…
İmroz'dan Mısır'a, İstanbul'a, Atina'ya, Amerika'ya saçılan bir aile…Aşk hikâyeleri… "Adalı" olmanın, adada yaşamanın ruhu… Ormanın,üzümün, şarabın, balığın göz kamaştırıcı bereketi… Beri yandanfakirlik ve mahrumiyet… Her şeye rağmen "eğlencenin, dostluğun,İmrozlu olmanın tadının" çıkarıldığı eğlenceler… Adanın sadece adıyladeğil nüfusuyla da "Türkleştirilmesi"… Devletler arası gerginliğingölgesinde, Rumlar'ın büyüyen korkusu ve azalmaları, azalmaları…Yine de terk etmeyenler, edemeyenler…
Konca Altan, yıllarca dostluk edip ömrünün seyrini dinlediği MadamMaria'nın ağzından, hüzünlü bir tarih ve acı tatlı insan hikâyelerianlatıyor.