"Genç bir kız; başını tülbentle tuhaf bir biçimde bağlamış, kollarında onlarca kesik izi, kendinden geçmiş, iki ayağının üzerinde, küçücük bir yer kaplayacak biçimde çökmüş, arada bir ileri geri sallanarak bir şeyler mırıldanıyor. Yorgun düşmüş başını kaldırıp o güzel gözleriyle bir umuda tutunmak ister gibi göğe bakıyor. Üstü başı berbat, dokunsan elinde kalacak, resmen dökülüyor. Yemyeşil gözlerinin feri kaçmış. Öyle zayıf ki bedeni, içim acıyor.
Bir insanlık suçu bu!
Kollarındaki derin kesik izlerini daha yakından görüyorum ve anlıyorum ki bu gencecik kızın korkunç yarıklara benzeyen görünmez izleri var ruhunda. Ruhunun yaraları daha fazla canını acıtıyor.
Kusmak istiyorum. Kusmak ve arınmak. Aldığım nefesten, gördüğüm şeylerden, üzerime sinen bu kederden arınmak... Sonsuza dek susmam beklenen boşlukta kalbim kanıyor.
Hep bir yerlere yürüyorum. Sonra dönüp bakıyorum ki aslında yalnızca bir çemberin etrafında başladığım yere dönüyorum.
Parmak uçlarından yıldız damlayan birinin hayaliyle, tek başıma..."
13 yaşında tertemiz çocukluk hayallerinden koparılıp kötülüğün karanlık bataklıklarına sürüklenen bir kadının hayatını anlatan çarpıcı, dokunaklı, keşke hiç yaşanmasaydı diyeceğiniz gerçek bir olayın bir romanı.