O Tarih 2 Nisan 1948... Bulgar sınırında bir adam... Kıştan kalma bir taşın üzerine çökmüş; gözleri, ağırlığının bilmem kaç katını taşımaya çabalayan bir karıncaya takılıyor. "Ne de çok benziyoruz" diye geçiriyor içinden. Ötesi bilinmezlik olan bu yolda, elleri, eksik bir umudu aralıyor, bedeninden ayrılıp. Bekliyor... Bir adım daha, bir adım daha atacakken... Nasıl aldırmaz gönül söyleyin? Şiirin, sözün vurulmasına... Toprağa düşen kırık bir gözlük, şimdi her şeyden arta kalan. Ve onlarca yıl bile geçse okunacak romanlar, öyküler, şiirler... Bir sevda adamının kaleminden dökülen binlerce satır. Her satırda haksızlığa, dayatmalara, zorbalığa başkaldıran bir aydın. Tepemizdeki sırça köşklerin, insanlar isterse nasıl da bir çırpıda tuzla buz olabileceğini her yolla anlatan bir vatansever. Sabahattin Ali... Çıplak ve soğuk koğuşlarda, yalayıp dururken duvarları dalgalar, içini kağıda "görecek günler var daha" diye döken umuda aşık bir adam... Şimdi her gece, ayın şavkı vurduğunda düştüğüm yollarda, elimden tutuyor yazdıkların. Adını alıp geleceğe eklediğimden beri bir bir azalıyor karanlıklarım...
Gültekin TEZCAN
Ne demişti Sabahattin Ali "Muhteşem hayatlar yaşayan insanlar, muhteşem yapıtlar ortaya koyarlar." Belki muhteşem bir hayatı olmadı ama muhteşem yapıtlar bıraktı ardında bizlere…